Other languages

İnsanlar İran’da ne istiyor? İran’ın örtüsünü kaldırın! (2002)

Turkish

İnsanlar İran’da ne istiyor? İran’ın örtüsünü kaldırın! – Azar Majedi

What do women want in Iran?

2022

İran bir kez daha isyan, protesto ve katliama sahne oldu. İran’da protestolar yeni bir şey olmasa da; İran’da birçok şehir ve kasabanın sokaklarını işgal eden protesto hareketlerinin bu kez belirgin bir farkı var. İsyanın niteliğiyle beraber, dışavurumu ve sloganlar değiştikçe, batıdaki ana akım medyanın anlatısı da değişti. Şimdiye kadar ne zaman insanlar sokağa çıksa, İran’daki altüst oluş istemediklerini, sadece rejimde bazı reformlar istediklerini duymuştuk. Devleti reformistleri çarpık bir gerçeklik anlatısı ortaya koymak üzere sahneye çıktılar. Bu kez gündem değişti: Bir rejim değişikliği propagandası yapıyorlar. Anlatı değişmiş olabilir ama amaç aynı: Protesto hareketinin ve insanların arzularının, kendilerine hizmet eden bir yorumunu sunmak.

Ama insanlar ne istiyor?

Bu rejimi devirme ve özgür, eşit ve müreffeh bir toplum yaratma arzusu İran toplumunda derin köklere sahiptir. Bu rejim, ilk günden itibaren halkın önemli bir bölümünün şiddetli mücadelesiyle karşı karşıya kaldı. İktidara geldikten sadece birkaç hafta sonra kadın hakları hareketi, Humeyni’nin kadınlara İslami başörtüsü takma yetkisine karşı çıkmak için sokaklara çıktı. 8 Mart 1979’da Tahran’da düzenlenen 8 Mart mitingleri sırasında binlerce kadın sokağa dökülerek özgürlük ve eşitlik talep etti. Rejimin peçeyi İslami bir görev ve Batı karşıtı, anti-emperyalist bir eylem olarak zorla dayatma çağrılarına yanıt olarak göstericiler haykırdı: Kadınların özgürlüğü ne Doğulu ne de Batılıdır, evrenseldir. Bu slogan, popülist sol arasında sözde “anti-emperyalizm”in egemen olduğu dönemde önemliydi. Buradaki ironi, İslami rejimin iliklerine kadar batılı/emperyalist bir yapı olmasıydı: ABD ve batılı hükümetlerin solun öne çıkmasını engellemek için yaptığı rejim değişikliğinin bir sonucuydu. Daha iyi bir dünya için yapılan ayaklanma, 1979’da Batı ve İslami rejim tarafından gasp edildi.

Toplum kendini 80’lerdeki travmatik kanlı saldırıların etkisinden kurtarmaya başladığında, periyodik protesto dalgası başladı. Bunlar arasında birkaçı büyük ölçekliydi; 1999’da sözde reformist cumhurbaşkanı Hatemi iktidardayken öğrenciler tarafından başlatılan protesto rejim tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı, 2008’de sözde cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlarına karşı büyük bir protesto düzenlendi, birçok kişi tutuklandı, vurularak veya işkenceyle öldürüldü ve Aralık 2017’de hala devam etmekte olan ve işçi grevinden sokak gösterilerine ve sokak isyanlarına kadar farklı biçimler alan yeni ulusal protesto hareketi dalgası başladı. Mevcut protestolar çok daha radikal, militan ve çok daha yaygın, ülkenin her yerinde gerçekleşiyor ve bunlara çok daha fazla insan katılıyor.

Ancak, ülke son 4 yıldır gerçek bir kargaşa içinde. Birkaç gündür ülkeyi kasıp kavuran, geri adım atan ve daha da güçlenen bir dizi kitlesel protesto oldu. İslami rejime ve liderine ölüm sloganı tüm bu protestolarda ortaktı. Bazıları aylarca süren çok sayıda işçi grevi oldu. İşçiler kendi genel toplantılarını ve işçi konseylerini oluşturmaya giriştiler; rejim eliyle kurulan örgütleri ortadan kaldırıp kendi örgütlerini kurmaya çalıştılar; birçok işçi, öğretmen ve emekli sokaklarda protesto etti. İki yıl önce Ekim ayında, resmi rakamlara göre en az 1500 kişinin ölümüyle sonuçlanan bir haftalık isyan oldu, ancak gerçek sayı çok daha fazla. İşçilerin, öğretmenler, öğrenciler ve siyasi aktivistler rejim tarafından tutuklandı.

Bu protesto hareketi sadece daha yaygın ve militan değil, aynı zamanda protestoların ana sloganı ve bunları tetikleyen olay da önemli. Protestolar, genç bir kadının başörtüsü takma kuralına uymadığı için güvenlik güçleri tarafından trajik bir şekilde öldürülmesiyle tetiklendi; bu nedenle, talep başörtüsüne karşı kadın özgürlüğü oldu. İslami tesettür, İslam’ın ve İslami rejimin temel bir sembolüdür. Mevcut protesto hareketi, rejimin sacayaklarından birini hedef alıyor. Farklı şehirlerde başörtüsünün yakıldığı güzel sahneler yaşandı. Kadınlar protestolara örtünmeden katıldı. (Pek çok kadın başörtüsü kurulına uymayı bırakmıştı ve rejim, örtünmeyen kadınlara yönelik saldırıları artırmaya çalışmıştı ve Masha’nın ölümü bu nedenle gerçekleşti.) Kadınların özgürleşmesini talep etmek ve İslami başörtüsü kuralının kaldırılmasının önemli bir siyasi-ideolojik anlamı var.

İran siyaset sahnesinde başörtüsü neden bu kadar önemli bir yere sahip?

Başörtüsü, bölgedeki İslami rejim ve hareketin bayrağıdır. Başörtüsü İslam’ın sembolüdür. Başörtüsü, İslam’da kadınlara uygulanan baskının hem aracı hem de simgesidir. İslam’daki toplumsal cinsiyet /cinsel ilişki onun önemli bir özelliğidir. İslam’da kadın ve erkek arasındaki ilişki, köle ve köle sahibi arasındaki ilişki gibidir; dolayısıyla İslam’daki başörtüsü ve toplumsal cinsiyetin ayrı bir anlamı ve önemi bulunmaktadır. Dolayısıyla İslami rejim başörtüsü konusunda herhangi bir geri adım atmayı kabul edemez. Kadın özgürlük hareketi başörtüsünü ve cinsiyet ayrımcılığını kabul etmeyecek, dolayısıyla bu savaş bir taraf diğerini tamamen yenene kadar devam edecek. Yukarıda bahsettiğimiz kadın hakları hareketi rejime karşı ilk sokağa çıkan ve kısa süreli de olsa rejime ilk yenilgiyi yaşatan harekettir. Bu hareket ile İslami rejim arasındaki düşmanlık derin ve uzun bir geçmişe sahip.

İran’da tanık olduğumuz şey, kadın özgürlük hareketinin doruk noktasına ulaşması ve onun İslami rejime karşı genel bir sosyo-ekonomik ve siyasi muhalefetle bütünleşmesidir. Tarihte ilk kez, kadın özgürlüğü ve eşitliği adına ortaya çıkan bir hareket, çok sayıda erkek ve kadını bu kadar büyük bir özveri ve tutkuyla eşit derecede cezbetti.

Kadın özgürlüğü protesto hareketinin önemli bir parçası ama tek talep bu değil. İnsanlar bu rejimi devirmek için sokağa döküldü. Rejime ve liderine ölüm [sloganı] tüm ülkede yankılandı. İnsanlar polise meydan okuyor ve onlarla mücadele ediyorlar. Toplumun psikolojisi değişti; korku azaldı; insanlar kendilerini güçlü hissediyorlar ve meydan okuyorlar. Onlar bu rejimi devirmek için sokaklara döküldüler. Uluslararası ilerici ve özgürlük yanlısı kişi ve kuruluşların hareketi desteklemesi ve İran halkıyla dayanışma göstermesi büyük önem taşıyor. ABD ve Batı’nın rejim değişikliği planına karşı da uyanık olmamız gerekiyor. Görünen o ki, rejim değişikliği ABD gündeminin ilk sıralarına taşınmış durumda. Özellikle son birkaç aydır ABD’nin yeni bir dünya düzeni dayatma çabaları ortamında, ABD açıkça bir rejim değişikliğini savundu ve bunu planlıyor. 1979’dakine benzer başka bir rejim değişikliği, yani özgürlük, eşitlik ve refah için halk hareketinin ABD ve Batılı güçler tarafından bir kez daha gasp edilmesi tehlikesi gerçek bir tehdit.

Interview d’Azar Majedi sur Mansoor Hekmat (BBC Persian (2002)

Interview d’Azar Majedi sur Mansoor Hekmat (BBC Persian, 2002)

By Admin

L’ interview suivant a été diffusé par la BBC en persan le 5 juillet 2002, le lendemain du décès de Mansoor Hekmat.

BBC: Nous recevons dans BBC Persian Madame Azar Majedi, compagne de Mansoor Hekmat, à qui nous avons d’abord demandé un historique de son militantisme.

Azar Majedi: Mansoor Hekmat a commencé ses activités politiques dans une organisation formée à l’époque de la révolution contre la dictature Pahlavi. Au cours des journées révolutionnaires en Iran, il a créé avec Hamid Taghvaie  l’Unité des militants communistes (Ettehad-e Mobarezan-e Kommonist, UCM), une organisation communiste qui luttait pour la renaissance du marxisme et contre le populisme tiers-mondiste au nom du marxisme. Pendant son séjour à Téhéran, ce militantisme communiste contre la République islamique d’Iran a continué.

Au printemps 1982 (1361), après les exécutions impitoyables et les arrestations du 20 Juin 1981 (30 Khordad 1360) qui se sont abattues sur tout le pays, nous sommes partis ensemble pour les zones libérées du Kurdistan y poursuivre notre lutte avec Komala. Plus tard, l’UCM et Komala de l’époque, ainsi que d’autres organisations révolutionnaires marxistes, se sont jointes pour former le Parti communiste d’Iran (CPI).

 

Ses activités politiques dans le CPI se sont poursuivies jusqu’à ce qu’en raison de sa lutte contre le nationalisme, qui devenait une tendance forte dans le CPI, Mansoor Hekmat n’en démissionne et fonde le Parti communiste-ouvrier d’Iran (WPI). Nous avons récemment célébré le dixième anniversaire du WPI.

Pendant les vingt et quelques années de sa  constante lutte, Mansoor Hekmat (Zhoobin Razani, de son vrai nom) s’est mobilisé pour la liberté et l’égalité, particulièrement en Iran.  Ses nombreux livres et articles, d’innombrables discours et combats visaient à relancer le marxisme, le communisme-ouvrier qu’il animait en Iran et présentait pour la liberté et l’égalité des gens en Iran.

BBC: Dans les dernières années de sa vie, quelles étaient ses idées politiques et, en général, ses vues sur l’Iran et le monde, surtout après l’effondrement de l’Union soviétique?

Azar Majedi: En fait, dans plusieurs de ses articles, il a noté que l’attaque actuelle contre le communisme et l’annonce de  sa mort  créent en même temps des circonstances qui nous permettent de démontrer [*] le vrai communisme, et non celui qui s’est fait passer pour tel dans le cadre du capitalisme d’État en Union soviétique.

BBC: C’était Azar Majedi, la compagne de Mansoor Hekmat qui est décédé le 4 juillet 2002

 

Azar Majedi et Mansoor Hekmat, des années plus tôt

[*] « Promouvoir » aurait donné une phrase plus digeste mais c’est bien demonstrate et non promote dans la version anglaise et notre souci est de rester au plus près du texte, quitte à faire des anglicismes. (NdT)

Publicité Réglages de confidentialité

Autre interview d’A. Majedi sur la BBC